25 Ocak 2011 Salı

Merhaba!

Geç kaldığını düşündüğüm bir blog bu. Ne zamandır aklımda.. Haberleri her izleyişimde, köşe yazarlarını her okuyuşumda, insanların çok konuda nasıl uyutulduğunu her fark edişimde, ah diyorum. Öyle yorucu ve içten bir ah ki, beni başka bir şey yapmaktan alıkoyuyor. Yerseniz. Ama yemeyin. Bilakis, bu blogda yenilmeyen yutulmayan şeyleri yazmak niyetindeyim. Yedirilmeye çalışılan her şeyin dokunduğunu ve çıkarma ihtiyacı hissettiğimizi -çok insan yazıyor ama- ben de yazayım isterim. Kendi habercilik anlayışımla oluşturacağım bu blogu. Osmanlı zamanında padişaha övgü dolu kasideler yazan şairlerin; aslında padişahı övmek niyetinde olmaktan ziyade, onlara olması gereken padişahı öğretmek/dikte etmek gayretinde olduklarını bilenlerdenim.

Peki nelerden oluşacak bu blog?

Kimi yazı gündemden, kimi fotoğraf makinemle gezip yakaladığım haberlerden oluşacak. Kimi yazı eleştiriden, kimi tebriklerden oluşacak. Kimi bir iç çekiş, kimi haykırış olacak. Kimisi gülücük, kimisi gözyaşı.. Ama şu gözyaşı vampirlerinden kendimi tenzih ederim. Çok rica da ederim.

Sanılanın aksine, iddiasız başlamak güzel. İddia ve hırs işin içine girdiği zaman, samimiyet ve kalp kendini oyunun dışında tutuyor. Bu blog iddiasız, samimi bir blog olacak. Tam bir peri bacısı ağzından dökülecek. Gerçi prenses desen değil, bacı desen değil. Peri? I-ıhh. İnsan sadece. Bu devirde nasıl muhteşem bir sıfat bu farkında mısınız?

-Kimsin?
- İnsan. Sen?
- Bazen ben de.


Hoş geldim, hoş geldiniz. Bu blogdan boş dönmeyeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder